Her şey örtünmeye başlamamızla başladı. Önce hayvan postlarını giymeye ve bitkileri takmaya başladık. Sonraki dönemlerde kumaş dokumayı öğrendik. Modanın yolunu açan bu basit eylemle yani örtünmeye başlamamızla moda kavramı ortaya çıktı.
Tabi ki modern anlamda moda kavramı 19. ve 20. yüz yıllarda ortaya atıldı. Moda tasarımcılarından önce terziler kendi atölyelerini açarak modayı başlattılar. Özellikle 1800'lü ve 1900'lu yılların terzileri Paris'te meşhur olmuşlardır. Paris'te atölyen yoksa modayla ilişkin de yoktu. Bu detayla ilgilenir misiniz bilmiyorum ama o dönemlerde, en iyi terzilerden sayılan Charles Worth'un yardımcısı Paul Poiret Paris'te kendi atölyesini açarak terziliği yüksek terzilik boyutuna geçirmiştir. Bir şeyi başlatan olmak çok değerli. Birçok dünya markasının hikayesini biliyoruz ama Paul Poiret'in hikayesini bilmiyoruz. Hakkında araştırma yaparken karşıma çıkan başlıklardan biri: Paul Poiret, Modanın Kralı. Kendisi Haute Couture ve parfüm alanında faaliyet göstermiş. Maison Poul Poiret, Parfums de Rosine ve Les Ateliers de Martine markalarına sahipmiş. Oryantalizm, neoklasisizm ve surrealizm akımlarından etkilenmiş tasarımları. Tasarımları kimono, harem pantolonları (şalvar) ve abajur şapkası stili elbiseleri üzerine yoğunlaşmış. Poiret idealist bir tasarımcı olarak hatırlanacaktı.
Peki satın aldığımız kıyafetler toplumsal statümüzle, değer yargılarımızla, ideolojik görüşümüzle ve kültürümüzle ilgili mi? Moda ile olan ilişkimiz, trendler takip ediyor oluşumuz, moda alanındaki faaliyetleri entelektüel bir perspektifle değerlendiriyor oluşumuz bize toplumsal kimliğimizle ilgili fikir verir. Ortaya çıkar moda akımları, trendler toplumsal cinsiyet rollerimize kadar etkide bulunabilir. Toplumsal sınıf farklılıklarında, bile moda ile olan ilişkiniz başkadır. Toplumda ayrıcalıklı bir sınıfa mensupsanız finansal güce sahip olmayla birlikte moda alanında söz sahibi olabilirsiniz. Bu durum, hayal gücü yüksek moda tasarımcılarının ürünlerine ulaşmayla da kendini gösterir, modanın felsefesiyle tarihiyle, sosyolojisiyle, psikolojisiyle ilgilenecek entelektüel seviyeye sahip olmayla da kendini gösterir. Tüm bu söylediklerimle toplumsal statüsü düşük biri de ilgilenebilir elbette, ancak modaya olan teorik ilgisi sürdürülebilir gerçek yaşantılarla desteklenemez. Gerçek yaşantılarla kastettiğim moda haftalarına, özel defilelere davet almak, moda alanında yazılmış kitap ve dergilere, eğitimlere sürekli ulaşım sağlamak, moda tasarımcılarının ürünlerine finansal kaygı duymadan ulaşabilmek, moda alanında yetkin kişilerle sosyal ilişki kurabilmek vb.